Müstecip Onbaşı
Müstecip Onbaşı: Çanakkale Savaşı esnasında Kilitbahir Köyünde Turquoise adlı Fransız denizaltısını periskobundan vurarak teslim olmak zorunda bırakan kahraman Türk Askeri.
Müstecip Onbaşı
Topçu Kara Mehmed’in bir güllesi koca bir vatanı kurtardığı yıldan iki yüz elli sene geçmişti. Büyük Harp, Avrupa’da, Asya’da, Afrika’da bütün dünyanın dört bucağında alevlenmişti.
Bütün dünya büyük devletleri iki taraflı olmuşlardı. Alman, Avusturya’nın bulunduğu tarafa geçmiş olan Türkler, diğer tarafın harpten kazanç ümidini kırmıştı. Bir sene önce Balkan Devletleriyle giriştiği harpten mağlup çıkan Türk ordusu, Büyük Harbin ilk günlerinde yaptığı kuvvetli taarruzlarla Balkan ayıbının lekesini silmiş, bütün düşmanlara parmak ısırtmıştı.
Düşman birleşik hükümetleri, harbi çarçabuk kazanmak için bir çare düşündüler. İstanbul’u zapt etmek, Ruslarla yakından el ele vermek, Türkleri beraber çalıştığı devletlerden ayırmak.
Zaten dediler. Türkün denizde bizimle boy ölçecek gemisi mi var?…
Hazırlandılar, hazırlıklarını kimseye sezdirmediler. Askerlerini evvela Mısır’da, sonra Çanakkale’ye yakın adalarda topladılar ve Çanakkale’ye apansız asker çıkardılar.
İngilizlerin, Fransızların kara, deniz ve hava kuvvetleri… Beri taraftan Kafkasya’da, Suriye çöllerinde, Yemen illerinde, Dicle ve Fırat boylarında muharebe etmekte olan Türkler…
Çok sıkışık günlerdi… Dost ve düşman gözleri Türklere çevrilmişti. Türkler bu savaşı başaracaklar mı?…
Türk yaradanına sığındı. Din, vatan ve millet sevgisini yüreğine koydu, meydana öyle atıldı ki, denizler köpürdü, gökler kükredi, Türkün “Ya Allah !” sesi kulaklarda çınladı.
Daha yeni olarak tümeninin başına geçmiş bir tümen komutanının ismi dört bucağa yayıldı. Mustafa Kemal (Atatürk),tümen ile kanlı dişler ile Türk’e saldıranlara öyle bir çarpış çarptı ki, yedikleri tokadın kuvvetinden gözleri gündüz gökteki yıldızları gördü ve o Ay yıldız karşısında eğildiler. Bir daha da bir adım ileri gidemediler.
Düşmanların denizaltı gemileri Marmara denizine girmiş, Türk bayraklarını taşıyan, yiyecek, cephane ve askere lazım olan şeyleri getiren gemilere musallat olmuşlardı. Hâlbuki ordunun geri hizmetleri, ateş altındaki hizmetler kadar düzende olmak gerekti. Bu denizaltı gemilerine Marmara denizi kıyılarında köylerini kurmuş olan Rumlar da yardım ediyorlardı, gemilerin ne zaman İstanbul’dan kalktıklarını ne eşya götürdüklerini gammazlıyorlardı.
Zararlı böcekler gibi dolaşan bu denizaltı gemilerini topçuların görmesi ve ateş etmesi de zor oluyordu.
Bir sabahtı; Tanyerinden güneş Türklere altın tellerle müjdeler vermek için yükselirken top başında Müstecip Onbaşının gözleri yuvalarından dönerken mavi bir kuşak gibi uzanan boğazın suları üzerinde siyah bir leke suyun akıntısının zıttı tarafa doğru gittiğini gördü.
Müstecip Onbaşı hemen oraya bir mermi savurdu. Türk nişancı erinin attığı mermi boşa gider mi?…
Biraz sonra deniz içinden siyah bir cisim suyun üzerine yükseldi ve teslim işaretlerini veren birçok düşman deniz erleri ve subayları dürbünle görüldü.
Müstecip Onbaşının mermisi denizaltı gemisinin aynasını parçalamış, bu yüzden gemi yoluna gidemeyerek teslim olmaktan başka çare bulamamıştı. Bu denizaltı gemisi Türklerin eline geçtikten sonra Müstecip Onbaşının adını taşıdı ve denizde ismini taşıdığı kahraman gibi birçok sayılı işleri başardı.
Müstecip Onbaşı Bursa Yenişehir Orhaneli Köyündendir. Mezarı köy mezarlığındadır. Torunları hala bu köyde yaşamaktadır. Yolu Yenişehir’e düşenler Müstecip Onbaşının mezarını ziyaret edebilirler. Bursalıların önemli bir kahramanıdır. Dünya Savaş Tarihinde top mermisi atarak düşman deniz altısı esir alan tek adamdır.