Norfolk Taburu
Norfolk Taburu; Çanakkale Savaşı Bir Bulut Hikayesi, Anafartalar bölgesinde savaşıp kaybolduğuna inanılan İngiliz birliği hakkındaki araştırma yazımız.
Norfolk Taburu
Çanakkale Savaş Alanları ve Şehitlikleri yoğun ziyaretçi trafiği yaşayan bir bölge. Gelibolu Yarımadası sadece biz Türklerin değil, katılan tüm ülkelerin önem verdiği bir coğrafyadır. Osmanlı Devleti açısından “Tahta Açılan Kapı” olması nedeniyle savunmaya en fazla önemin verildiği cephe olması yanında, savaştığı 9 cephe içinden kazandığı tek cephe olmasıyla da dillerden 100 yıl geçmesine rağmen düşmeyen, tam olarak diğer cephelerin adını bile çoğu insanın bilmediği halde, herkesin gezip görmek ve hatta yaşamak istediği cephe olmuştur Çanakkale Cephesi.
Çanakkale Savaşı ile ilgili binlerce kitap yazılmış, Çanakkale Zaferi bir destana dönüşmüş ve nesiller boyu dillerden dillere aktarılır hale gelmiştir. Bu destan halk arasında yayılırken beraberinde bir çok öykü ve hikayeyi de ortaya çıkarmıştır. Bu hikayelerin bir çoğunun ortaya çıkmasında İtilaf devletlerinin de payı büyüktür. Bunun başlıca nedeni, neredeyse yenilgi yüzü görmemiş böylesine büyük ve güçlü bir ordunun ilk defa yenilmiş, hatta yenilmekle kalmayıp hüsrana uğramasına ve parçalanmasındaki ilk yaraların açılmasına neden olmuş olmasıdır. Yenilginin hazmedilememiş olması beraberinde savaşı kaybetmenin arkasında farklı sebeplerin aranmasını, yenilginin mutlak gerçeğinin örtülme çabasını ortaya çıkarmıştır.
Fiili olarak Alan Kılavuzluğu yaptığım dönemde bizzat karşılaştığım, ekip arkadaşlarımızın da görev aldıkları turlarda sıklıkla sorulduğundan bahsettikleri ve neredeyse ziyarete gelen her iki insandan birinin sorduğunu tahmin ettiğimiz Norfolk Alayı ve Bir Bulut Hikayesi, Çanakkale Savaşı ile ilgili hikayeler arasında en yaygın olanlardan bir tanesidir.
Hikaye ile ilgili bölümleri başlıklar halinde sizler için düzenledik;
Norfolk Taburu Tarihçesi
İngiltere‘de 4 Ağustos 1914’te seferberlik ilanının hemen sonrasında 5. Norfolk Taburu kurulmuş, 17 Ağustos 1914’te Colchester’de Doğu Anglian Tümeni’ne bağlı bir tugayı diğer 3 taburla birlikte oluşturmak üzere toplanmışlardı (diğer taburlar, 4. Norfolk, 4. Suffolk ve 5. Suffolk). Taburun başına daha önce Sudan ve Güney Afrika’da görev yapmış, 1906 yılında ordudan emekli olmuş, ancak 1. Dünya Savaşı’nın başlamasıyla tekrar çağırılmış Albay Sir H. G. P. Beauchamp atanmıştı.
Kitchener’in Yeni Ordusu olarak anılan tümenlerin yeniden numaralandırması sistemiyle Doğu Anglian Tümeni 54. Tümen’e dönüşmüş bu tümenin 5. Norfolk Taburu‘nun da bağlı olduğu tugay ise 163. Tugay olarak adlandırılmıştı.
5. Norfolk Taburu‘nda Kraliyet Sandringram Malikanesi‘nde çalışan kraliyet ailesinin yakından tanıdığı personel de bulunuyordu. Bazı yabancı ve yerli kaynaklarda bu personelin C Bölüğünü oluşturduğu yazılsa da bu doğru değildi. Başlangıçta 8 bölük olarak düzenlenen tabur daha sonrasında 4 bölük olarak düzenlenmiş, C Bölüğünün bir kısmını da Sandringham Malikanesi‘nde çalışan bahçıvan, aşçı, uşak gibi çalışanlardan oluşmuştu. Bölüğe ise kralın yakın arkadaşı Yüzbaşı Frank Beck komuta ediyordu. 29 Temmuz’da Tugay birliklerini taşıyan Aquitania Transatlantiği Liverpool’dan Gelibolu‘ya gitmek üzere ayrıldı.
Gelibolu Harekâtı’nın bir türlü sonuçlandırılamaması, İngiliz Hükümeti’ni daha fazla takviye göndermeye zorlamıştı. Hamilton ve kurmayları da yeni gelen takviye tümenleri 6 Ağustos 1915’de Anafartalar ve Sarıbayır sırtlarını da kapsayan, Kocaçimentepe’yi ve Anafartalar Ovası’nı geçerek Akbaş Liman’ından Çanakkale Boğazı’na inmeyi amaçlayan topyekûn saldırıda kullanmayı planlamaktaydı. General Hamilton savaşın başından beri istediği takviyelere birbiri ardına kavuşacak, hatta 6 Ağustos’tan sonra da takviye gelmeye devam edecektir.
Gelibolu harekâtı kişisel başarı ya da başarısızlıkların bir savaşın kaderini nasıl dramatik bir şekilde etkileyebileceğinin sayısız örnekleriyle doludur. İngiliz tarihçileri; Başkomutan General Ian Hamilton‘un, Stopford’a müdahalede geç kaldığı, 9. Kolordu’nun daha süratli davranmasında gerekli inisiyatifi gösteremediği konusunda hemfikirdirler. Anafartalar Ovası‘na hâkim Tekketepe ve Kavaktepe’yi İngilizlerden önce tutmayı başaran Osmanlı kuvvetleri, 9 Ağustos 1915’te de Kurmay Albay Mustafa Kemal Bey komutasında 1. Anafartalar Zaferi‘ni kazanmıştı.
Fırsatın kaçırıldığını görmekle birlikte Hamilton, takviye olarak gelen 53. Tümeni de hemen taarruz ettirmesi konusunda Stopford’u uyarmıştı. Karaya yeni çıkmış acemi birliklerle yapılan harekât tam bir fiyaskoydu. Kendisine büyük ümitler bağlanan General F. S. Ingefeld komutasındaki 54. Tümen, 10. Ağustos‘ta öğleden sonra karaya çıkmaya başladı. Bir İngiliz tarihçinin ifadesiyle; “53. Tümen 10 Ağustos’ta Anafartalar’da çarpışıp ölürken 54. Tümen karaya çıkıyordu”. General Hamilton Tekketepe‘yi ele geçirmek için kullanacağı bu tümenin kesinlikle kendi emri olmadan kullanılmaması yönünde talimat vermişti. Hamilton bu yeni tümenin Tekketepe’ye yapılacak bir saldırıda sağındaki 11., solundaki 10. Tümen’in de saldırıya yardımcı olacağını düşünmüştü. Bu tümen, Anafartalar Ovası’na yayılmış 9. Kolordu için elde kalan son ihtiyattı.
Tümenin askerleri beklentileri karşılayamayacak kadar tecrübesizdiler. General Stopford‘un emriyle (genel karargâhın aksi yöndeki emrine rağmen) tümen Karakoldağı ile Kükürtlüpınar arasındaki açıklığı kapatmak için kullanıldı. Yeni karaya çıkmış birlikler yollarını şaşırıp bölgeyi bulmakta zorlanınca uykusuzluk ve yorgunluk had safhaya ulaşmıştı. Anafartalara çıkan her birliğin kaderi hep aynı noktada kesişmektedir.
4. ve 5. Norfolk Taburlarının da bulunduğu 163. Tugay da Kireçtepe‘yi tutan 10. Tümen’in sağ yanına konuşlanmıştı. Araziyi iyi tanımayan, yeterli keşif yapmayan taburların yerleşmesi de sorun olmuştu. Cephe hattında bulunan taburlardan 10. Tümen sınırındaki 5. Suffolk Taburu, 5. Norfolk Taburu‘ndan neredeyse 300 metre kadar gerideydi. 1/8 Hampshire Taburu ortada, 4. Norfolk Taburu ise Suffolkların gerisinde ihtiyattaydı.
Hamilton, Tekketepe‘nin alınması konusunda ısrarcı olsa da, General Stopford aynı görüşte değildi: “Askerler savaşma ruhuna artık sahip değil,” demişti telsiz mesajında.
“Ağır bombardıman ve tüfek ateşi karşısında ilerleyemiyorlar. Hücum için atılganlık göstermedikleri gibi, en basit bir düşman saldırısından sonra da tersyüz dönüp, uzun süre ricat ediyorlar. Askerlerin çoğu da sağda solda gizleniyor!”
Hamilton‘un biran önce taarruz konusundaki ısrarları sonuç vermemişti. Harekât konusunda isteksiz olan General Stopford ağaçlara saklanmış Türk keskin nişancılarının 54. Tümen’in geriyle olan bağlantısını kesebileceğini bile bahane olarak ileri sürmüş, sonuçta ANZAK‘tan keskin nişancı getirilmesi kararlaştırılmıştı. Sonunda 13 Ağustos taarruz tarihi olarak belirlendi.
9. Kolordu karargâhında bir gün sonra yapılacak harekâtın daha başarılı olabilmesi için bir tugaylık bir kuvvetin bir gün öncesinden tepe yamaçlarına doğru ilerlemesi kararlaştırıldı. Böylelikle ağaçlara ve çalılıklara yerleşmiş keskin nişancılar temizlenecek, 13 Ağustos sabahı yapılacak 54. Tümen’in başını çekeceği, 10. ve 11. Tümenlerin destekleyeceği harekât daha kolaylaşacaktı.3
54. Tümen’in General Brunker komutasındaki 163. Tugayı bu iş için görevlendirilmişti. Hedefi Sülecik-Kükürtlüpınar mevkiinden geçerek Türk 36. Alay’ın 1. Taburu ile 36. Alay’ın sağ yanındaki mevzilerdi.
Norfolk taburunun saldırısı
Saldırıdan önce tüm birliklerin aynı hatta gelmesi istenmişse de bu yapılmamıştır. Oysa 10 Ağustos tarihinde cepheye yerleştikleri, 12 Ağustos öğleden sonra harekâtın başladığı düşünülürse yeterince süre vardı. 5. Norfolk Taburu‘nun 12 Ağustos saldırısında ağır kayıp vermesinin en önemli nedenlerinden birisi de, bütün birliklerden daha önde olmasıdır hiç kuşkusuz.
Öğlen sahildeki tümen karargâhında toplanan kurmay subaylar bir açıdan sniper (keskin nişancı) temizleme harekâtı olacak saldırının öğleden sonra, saat 16.00’da başlamasına karar verdiler. Ön hatta bulunan en yüksek rütbeli konumunda bulunan Albay Beauchamp‘a telefonla karar bildirildi ve diğer taburlara da iletmesi istendi.
Ancak Tugay kurmaylarından Binbaşı Bridgwater, saat 15.30 sıralarında, cephe hattına emirlerin alınıp alınmadığını kontrol için geldiğinde, Suffolk ve Hampshire taburlarının hiçbir şeyden haberleri olmadığını şaşkınlıkla öğrenmişti.
Sonunda saat 16.40 sıralarında ilerleme emri verildi. Hedef Tekketepe ve Kavaktepe yamaçlarındaki (keskin nişancılardan da zengin olduğu düşünülen) bölgedir. (Kükürtlüpınar mevkiinin 1 mil kadar doğusu)
Saldırının yapılacağı bölge Kaymakam (Yarbay) Münip (Özsoy) komutasındaki 36. Alay’ın 1. Taburu ile 35. Alay’ın 3. Taburları tarafından tutuluyordu.
Ancak en sağdaki Norfolk Taburu‘nun en soldaki Suffolk Taburu‘yla aynı hizaya gelmesi gerekiyordu. Makineli tüfek ateşi yağmurunun başladığı, hareket emrinin verildiği bu dehşet saatlerinde artık bunu yapmak için çok geçti. Hızla ileri fırlayan Norfolk Taburu askerlerinin sağ ve sol yanları korumasız kalmıştı.
En önde gidenlerden biri de C Bölüğüydü. Yoğun makineli tüfek ve şarapnel ateşi altında bölükler, askerler, subaylar birbirleriyle olan irtibatlarını kaybettiler. C Bölüğünden er John Dye, Yüzbaşı Beck’i en son bir ağacın altında başı önüne düşmüş halde gördüğünü söyleyecekti. Dönemin İngiliz Kralı V. George‘un da yakın tanıdığı olan Yüzbaşı Frank Beck‘i bir daha kimse görmedi.
Osmanlı tarafı başlangıçta bombardıman yapılmasıyla bir taarruzun yakınlaştığını sezmişti. 36. Alay Komutanı Münip Bey iki taburundan birisini cepheye yerleştirmiş, diğerini de geride ve ihtiyatta bulundurmaktaydı. İzzettin Çalışlar‘ın ifadesiyle; “saatlerce bizim yiğitler bu bombardıman altında ıslatılmıştı”. Taarruzun Türk kaynaklarına göre başlama saati 16.50’dir.
İngilizler ilk anda yaklaşık 900-1000 metre kadar ilerlemişti. Fakat bu müddet esnasında bir hayli zayiat verdiler. En fazla ilerleyen Norfolk Taburu‘dur.Harekâtta Türklere esir düşen 5. Norfolk Taburu‘ndan Üsteğmen William George Stewart Fawkes de o gün birliğinin başına gelenleri tüm ayrıntısıyla anlattı:
“12 Ağustos 1915‘de Anafartalarda Karakol Dağı eteğinde, bütün tugayımız avcıya yayılmış olduğu hâlde, albayımız gelerek saat tam dörtte ilerlememizi emretti. Fakat hedefimizin ne olduğunu söylemedi. Komutam altında bulunan takım ile ilerledim. Türk ateşi o kadar yoğundu ki beraberimde bulunanlar tamamen mahvolup öldürüldüler. Çavuş ile ben kaldım ilerlememizi söyledim. 100 yarda kadar daha ilerledik. Çavuş vuruldu ve düştü. Ben yine aldırmayarak yalnız başıma yürüdüm. 30 yarda yürüdükten sonra ben de vuruldum. Çok kan kaybettiğimden kendimi güçlükle topladım. Ayakta yürümeye uğraştım. Bilmem ne kadar bir mesafe yürümüşüm. Düşüp kaldım. Kendime geldiğim zaman semâda yıldızlar parlıyor. Yine kendimden geçmişim. Tekrar kendime geldiğim zaman zaptetmeye uğraştığım Türk siperinin içinde ve etrafımda şefkatli ve merhametli görünüşlü Türk evlâdlarını gördüm. Bana su ve yiyecek verdiler ve omuzlarında taşıyarak sargıyerine götürdüler. Bu âlicenap muameleye ve bundan buraya gelinceye kadar gördüğüm insanî muameleye hakikaten teşekkür borçluyum. Bunu burada söylediğim gibi vatanıma dönmek nasip olursa orada da çekinmeden söyleyeceğimi namusumla temin ederim.”
Osmanlı Kuvvetlerine esir düşen 5. Norfolk Taburu‘ndan 16 yaşındaki Er George Harwell, 23 Ağustos 1915’de yaralarından dolayı öldü. Ölümü Harbiye ve Hariciye Nezâreti arasındaki yazışmalar sonrasında İngiliz Harbiye Nezareti’ne bildirildi.
Bâb‑ı Âlî
Hariciye Nezâreti
Umûr‑ı Siyasiye Müdüriyet‑i Umumiyesi
Kayıd Numarası: 998‑999
Özet: İngiliz esirlerine ait haber kağıtları
Harbiye Nezâreti’ne
Çanakkale savaş alanında yaralı olarak esir edilip 3. Kolordu Kuzey Grubu Ağır Yaralı Hastanesi‘nde tedavi altındayken vefat eden Avustralyalı Frederick Pret oğlu Charles Pret‘e ve 23 Ağustos sene 1915 tarihinde Anafarta’da vefat eden 5. Norfolk Alayı‘nın 1. Taburu’nun 2. Bölüğü erlerinden Hatwill‘e ait olan ve İngiltere Harbiye Nezâreti’ne gönderilmek üzere, Muamelât‑ı Zâtiye Müdüriyeti İstihbarât Kalemi ifadesiyle gelen 10 Ekim 1915 tarihli ve 1536 ve 1579 numaralı yazınızla gönderilen iki adet ihbarnâme; 14 Ekim 1915 tarihli ve 1857 numaralı yazının içeriğine uygun olarak düzenlenip tamamlanmak üzere iade edildi, efendim.
16 Ekim 1915
Harwell, Haydarpaşa’daki İngiliz Mezarlığı’nda yatmaktadır.
Her ne kadar başlangıçta kayıp sayısı 16 subay 250 kişi dense de aradan geçen zaman içerisinde yaralıların iyileşmesi, az sayıda esir düşenlerden haber alınmasıyla 12 Ağustos harekâtında Norfolk Taburu‘ndan ölenlerin sayısı 14 subay, 142 erdir. 10 Bunların da sadece 1 subay ve 16 eri Sandringham Malikanesi çalışanlarıdır. Yani bırakın taburu ya da bölüğü, bir takım bile değildir.
Savaşın bitiminden birkaç yıl sonra 1919 yılı baharında İngiliz Mezarlıklar Komitesi‘nden bir heyet Anafartalar Ovası’na geldi. 12 Ağustos harekâtının olduğu bölgede 163. Tugay’a mensup 180 askerin cesedini asıl çatışmaların yaşandığı çiftliğin etrafında buldu. Bunlardan sadece ikisinin kimliklerini teşhis edebildi. Bu askerlerden 122’si Norfolk Taburu‘na, geri kalanlar Hampshire, Suffolk ve 2/4 Cheshires Taburu’na aittiler.
Bir Bulut Hikayesi
1965 yılında bir Yeni Zelanda UFO dergisinde 3 ANZAK gazisinin ifadeleri yayınlandı.
“12 Ağustos 1915‘te gün ağarırken gökyüzünde bulut yoktu. 60 Tepe’nin üzerinde altı ya da sekiz ekmek somunu biçiminde bulut yayılmış duruyordu. Bulut kümesinin tam altında, toprağın üzerinde bir bulut daha vardı. Yaklaşık 250 metre uzunluğunda, 60 metre eninde ve 65 metre yüksekliğindeydi. Bu bulut oldukça yoğundu. Yapısı katı madde gibiydi ve İngilizlerin bulunduğu savaş yerine 900-1100 metre uzaklıktaydı.
Bütün bunları Yeni Zelanda kıtasının Sahra Birliği’ne bağlı 3. Bölükteki 22 asker gördü. Aralarında biz de vardık. Bulunduğumuz yer 60 Tepe’ye göre 90 metre daha yüksekte olduğu için üstten görebiliyorduk. Bir bulut Kayacıkdere denilen kuru bir dere yatağına doğru ilerlediğinde onun daha önce durduğu zemini bütünüyle görebildik. Bulut diğerleri gibi açık gri renkteydi. 4. İngiliz Norfolk Taburu bu buluta doğru ilerledi. İçine girdi. Ancak sonra diğer tarafından çıkan kimse olmadı. Hepsi içine girip görünmez olunca, bulut yavaş yavaş yükseldi. Diğer bulutlarla aynı hizaya gelince hepsi birden kuzeye doğru uzaklaşmaya başladılar. Trakya yönüne doğru gözden kayboldular. Aşağıda imzası olan bizler anlattığımız bu olayın kelimesi kelimesine doğru olduğunu beyan ederiz.”
4/165 künyeli F. Reichardt, 13/416 künyeli R. Nevnes ve er J. L. Newman12
Muhtemelen ilgili taburda kralın yakın arkadaşı olan subaylar da bulunduğu için “giden dönmedi” vs. muğlak ifadeler kullanan Hamilton bilerek ya da bilmeyerek bu spekülasyonlara kapı açtı.
Daha üzücü olanı, doğru olmadığı her yönüyle belli olan bu bilgileri hiçbir araştırma yapmadan Çanakkale Muharebelerini anlatan bir çok esere konulması, menkıbeleştirerek uhrevî bir hava verilmesi kuşkusuz.
Bu felaketin baş müsebbibi olan Albay H. Beauchamp‘ın ise yabancı kaynaklarda öldüğü, cesedinin bulunamadığını belirtiliyor. Oysa Milli Savunma Bakanlığı’nın Çanakkale Zaferi‘nin 84. Yıldönümü için çıkardığı albümde Norfolk tabur komutanının, Kızılhaç’a bilgi vermek amacıyla düzenlenmiş 16 Ocak 1916 tarihli esaret belgesi bulunuyor . Ancak daha sonra akıbetinin ne olduğunu bilmiyoruz.
Norfolk Taburunun başına gelenler 1999 BBC yapımı “All the King’s Men” adlı filme konu olmuştur. Türkiye‘de oynatılmadığı için bir ayrıntılı yorum yapmamız söz konusu değil. Filmde Beauchamp dahil bütün İngilizlerin (esir alınmak yerine) enselerine kurşun sıkarak öldürüldüğü iddia ediliyor. Oysa daha önceden de anlatıldığı üzere bu taburdan herkesin öldürülmesi söz konusu değil. Önemli sayıda yaralı birliğine geri dönüyor. “All the King’s Men” ile ilgili en ayrıntılı eleştirilerden birini yazan İngiliz araştırmacı Rayner, filmin bir çok açıdan tarihsel gerçeklere uymadığını , özellikle de İngiliz askerlerinin tamamının kafa ya da enselerinden kurşunlandığını gösteren hiçbir kanıt olmadığını belirtiyor.
* Yukarıdaki yazı Yeditepe Yayınevince yayımlanan Yakın Tarih İncelemeleri-1 Çanakkale kitabındaki “Bir Bulut Hikayesi” adlı çalışmamın kısaltılmış halidir.
Norfolk Alayı ve Bulut Hikayesi Sonuç
Günümüzde bilgi paylaşımın en yoğun olduğu web sayfalarından, Norfolk Alayı yada Taburu ile ilgili bilgi toplayarak düzenleme yaptık. Yukarıda yer alan yazının dayandırıldığı kaynaklar, kullanılan ifadeler açısından çelişkilerin bulunduğu bu bilgileri biraz değerlendirelim;
– Kaynağa göre Alay veya Tabur ifadeleri kullanılmış, subay ve asker sayıları verilmiştir. Hangi tabir kullanılmış olursa olsun, kanıtlanamamış olması nedeniyle biz kendilerini birlik olarak ele alacağız.
Ağustos ayına kadar neler yaşandı biraz özetleyelim;
– Deniz muharebeleri açısından bilindiği üzere 18 Mart 1915 tarihinde İtilaf Donanması hezimete uğramış ve tekrardan bir deniz harekatına kalkışmamıştır. Denizden geçilemeyeceği anlaşılmış ve kara harekatı yapılmasına karar verilmiştir.
– 25 Nisan 1915 tarihinde kara harekatı yapılan çıkarmalar ile başlamıştır. Anadolu yakasında Fransızlar tutunamamış ve Gelibolu kıyılarına getirilmiştir. Aynı şekilde Seddülbahir ve Arıburun çıkarmalarında beklenenin aksine Türk Askeri daha savaşın ilk günlerinde üstün bir başarı elde etmiştir. 25 Nisan 1915 öğleden sonra Anzak birlikleri sahil şeridine geri püskürtülmüş, askerin karadan alınması konuşulur iken siper kazmaları emredilmiş ve sahillere yerleşilmiştir. Bir kaç saatte geçmeyi planladıkları güney bölgesinde ise sadece bir kaç yüz metre ilerleyebilmişlerdir. 19 Mayıs 1915 Büyük Türk Süngü Hücumu hariç (ki o harekat tamamen savaşı bitirme düşüncesi taşımaktaydı) güneyde ve kuzeyde Türk hakimiyeti daimi olmuştur. Ancak Haziran ayı sonlarına doğru İtilaf devletleri ilerleme kaydetmeye başlamış ve üstünlüğü yavaş yavaş ele geçirmişlerdir. Kerevizdere ve Zığındere Muharebelerinde yaşadığımız ağır yenilgiler bu konudaki ana örneklerdir. Tıpkı Mayıs ayında bizim yapmaya çalıştığımız gibi savaşı tek bir büyük darbe ile bitirme kararı almış ve takviye birliklerle zayıflamakta olan Türk Ordusu‘na karşı zafer kazanmayı amaçlamışlardır. Büyük harekat için gözlem ve keşiflerini tamamlamışlar,, taarruz planlarını hazırlamışlar ve asker takviyesi için gündemde olan seferberlik ilanını beklemeye başlamışlardır.
Ağustos ve muharebeler itibariyle;
– Norfolk Birliği, bilinenin aksine sadece kralın hizmetçilerinden oluşan bir askeri birlik değildir. Sadece Sandringham Bölüğü mevcudunun büyük bölümü, askere alınmaları öncesinde İngiliz Kraliyet Ailesinin Sandringham Malikanesi çalışanlarıydı. Norfolk Taburu olarak bilinen askeri birliğin çoğunluğu ise Kraliyet Muhafız Alayı‘ndan alınan soylu aile çocuklarından oluşmaktaydı. Bu nedenle de Norfolk Birliğinden sıklıkla Norfolk Alayı olarak bahsedilmektedir.
– Peki bu birliğin Çanakkale Cephesi‘nde ne işi vardı ? Muhafız Alayı kraliyet mensuplarını korumasına rağmen, herhangi bir savaşa girmemiş, sancağında herhangi bir zafer nişanına sahip olamamıştı. Oysaki böyle önemli bir birliğin sancağında mutlaka bir zafer nişanı olması gerekliydi. Ağustos ayına kadar süregelen savaşta İngiltere cephesinde mutlak galibiyet olarak ön görülen yegane cephe Gelibolu Cephesi idi. Gelecek takviyeler ile Türk Ordusu daha fazla dayanamayacak ve kaybedecek, İtilaf birlikleri ise kesin zafer kazanacaktı. Bu nedenle bu birlik için en uygun yer Çanakkale Cephesi idi. Kazanılmaya bir adım kalmış bir savaş.
– Ağustos ayında Suvla Çıkarma Harekatı başladı. General Stopford komutasındaki İngiliz 9. Kolordusu 10 Ağustos tarihine dek çıkarma işlemine devam etti. 10 Ağustos tarihine kadar olan muharebelerde 2 İngiliz Tümeni görev aldı. Çıkarmaların tamamlanması sonrası 4 Tümenlik bir taarruz gücü oluşturuldu. 12 Ağustos tarihinde ise Tekketepe yönünde asıl taarruz gerçekleşti. Bu taarruza katılan birliklerden biri de Norfolk idi. Azmak Dere içerisinden ilerlemeye başladı. Ancak seçkin bir birlik olduğu için emir dinleyemezdi. Gelen emirleri hiçe sayarak ilerlemeye devam etti. Taarruz hattına hiç uymayan ve ilerlemeye devam eden birlik Türk Askeri ile karşılaştı. Sonuç olarak imha edildi.
– I. Dünya Savaşı‘ndan Osmanlı’nın yenik çıkması ile İngilizler bölgeye yerleşti. İngiliz Mezarlıklar Komitesi bölgede mezarlıkların düzenlenmesi ve anıtların yapılması için çalışma başlattı. Bu çalışmalar sonucunda bir çok ailenin burada kaybettikleri çocuklarının mezarlarını ülkelerine taşıdığı bilinmektedir. Norfolk birliği ile buraya çocukları gelen soylu aileler mezarlarını taşımak istedi. Ancak Norfolk birliğinin nerede olduğu ilk çalışmalarda tespit edilemedi. Araştırma derinleştirildi ve ilerledikleri Azmak Dere hattından, Türk saflarının olduğu bölgede araştırma yapılmasına karar verildi. Nitekim bu çalışma sonuç verdi. Neredeyse Türk Savunmasının ön hattının da arkasında, dere yatağında dar bir alanda ölmüş olarak bulundular.
– Yukarıda da belirttiğimiz gibi üniformaları farklı olduğundan birlik tespit edilebildi. Birlik askerlerinin başlarından ve göğüslerinden vurulduğu görüldü. Norfolk birliğinin önce esir alınıp, sonra ise bu dere yatağına doluşturularak idam edildiği iddia edildi. 1. Dünya Savaşı sonrasında ailelerinin baskısıyla İngiltere tarafından savaş suçu olarak uluslar arası yargıya taşındı. Aynı dönemde 3 Kasım 1914 Seddülbahir ve 28 Haziran 1915 Zığındere Hastanesi bombardımanları dolayısı ile Türkiye de İngiltere’ye karşı uluslar arası yargıya başvurusunda bulunmuştur. Türk tarafının aksini kanıtlama çabaları yetersiz kalmış ve karşılıklı olarak hukuksal süreçten vazgeçilmiştir. Norfolk birliklerinin baş ve göğüslerinden vurulmasının temel nedeni ise, muhafız olduklarından dolayı iri cüsseli olmaları ve mevzi almayı başaramamalarıdır. Türk askerinin yoğun atışı sonrasında vurularak ölmüşlerdir. Bölgenin tarafımızdan tamamen ele geçirilmesi ile hayatta kalanlar hastaneye kaldırılarak tedavi altına alınmıştır. Hastane kayıtları ortada bir infazın değil, bir çatışmanın olduğunun en büyük göstergesidir.
– ALL THE KING’S MEN (KRALIN ADAMLARI) filmi Norfolk birliğinin hikayesini konu almaktadır. 1999 yılında gösterime giren film farklı tepkiler çekmiştir. Ancak bir yanlış göz ardı edilmiştir. 1999 yılında film tekrardan yapılmıştır. İlk filmin 50’li yıllarda çevrildiği bilinmektedir.
– Bir Bulut Hikayesi‘nin 1965 yılından bir UFO dergisinden yayınlanmasına bağlanmış olmasına rağmen, bu hikayenin asıl çıkış yolu ise ilgili filmdir. 1965 yılında filmden esinlenerek uyarlanmış bir yazıdır. Filmin son sahnesini aşağıda sizlerle paylaşıyoruz. İzleyeceğiniz üzere son sahnesinde bir sis perdesinin içerisinde kaybolduklarını göreceksiniz. Aslında bu sahne kendilerinden haber alınamamış olmalarına ve ölüp cennete gittiklerine atıf yapmak için bu şekilde hazırlanmıştır. Film ve dergi yayını hikayenin ortaya çıkmasında etkili olsa da, bu hikayenin ortaya çıkmasında İngilizlerin payı büyüktür. Bu ve bunun gibi bir çok olay dillendirilerek Türk Ordusu‘nun canıyla, kanıyla kazandığı bu zafer gölgelendirilmeye çalışılmaktadır. Maalesef bizim tarafımızda da farklı amaç ve uğraşlarla bunu dillendirip benimsemiş bazı kimseler de bulunmaktadır.
– Norfolk Alayı ve Bir Bulut Hikayesi’nin gerçekliği, kaynakları, nasıl ortaya çıktığı, günümüzde ne hale geldiği konusunda detaylıca bir yazı hazırladık sizler için. Ancak bu yazımız bir kanıtlama, inkar etme yada bir yönlendirme yapma amacı taşımamaktadır. Yazımızın tamamını okuduktan sonra, neleri daha gerçekçi kabul edeceğiniz ve hangisine inanacağınız sizlere kalmış. Maalesef Tarih bir fizik deneyi gibi değildir ve kesin bir bilimsel kanıt çoğu zaman bulunamamaktadır. Amacımız sizlerin sıklıkla bahsedilen bir hikaye hakkında fikir ve bilgi sahibi olmanızdır.